Fakir Yılmaz

'Işık Kapısı' kapanırsa..

Fakir Yılmaz

Meslektaşım olmasının yanında benden daha mektepli olan Selma Kara hocam, 'Asıl aşk yukarıda gönderdiğim yerde Fakir Bey..' diyerek; ölümden dönüp, morgdan çıktığım Erzincan'da, Erzincanlı annenin çocuğu saz yapan ustanın geleneksel saz yapım hikayesini anlatan röportajhaber’deki linkini atıyor bana.

Ben de Selma hocamın yorumumu bekler diyerek hemen 'Işık Kapısı' başlıklı yazının linkini tıklıyor ve okumaya başlıyorum..
 

Okurken daralan nefesimle, okudukça duraksayan ve de sol yanım gibi ağırlaşan parmaklarımın verdiği sızı ile 'yeni bir cumartesi yazısı yazsam mı yazmasam mı?' diyor ve kendimi frenleyip, 'bendeki bende, içimde kalsın' derken bir taraftan yazıyı okuyor diğer taraftan yeniden yazmaya başladığımı fark ediyordum.
 

Ve 'Işık Kapısı' başlıklı yazıyı ağır, ağır, her satırını anlamaya çalışarak okurken diğer taraftan yazının içindeki satırları çaktırmadan çalıp, pardon alıp aslında Selma Hoca'nın haber sitesi Bülten TV için, yine sitesi olan röportajhaber’deki yazının anlatmak istediği haline çeviriyordum; hem de özlenen sevgiliyi okşarcasına hızlanan parmaklarımla klavyeyi dövercesine..
 

Ve Işık Kapısı’nı okudukça uzman bir çevirmen gibi evirip, çevirerek yazmaya devam ediyordum...

- Evet, onun daveti üzerine Işık Kapısı’ndan ışık hızıyla içeri girdim. Belki de; 'Aslında konuşmak, tanışmak isteyen biri sadece' diyerek biraz da isteyerek davetini kabul ettim. Ve 'nasılsa biraz kalır ayrılırım' diye düşünürken.. Ve karşımda duran bana bakan sevgi dolu o güzel gözleriyle, gülümsemesiyle beni o denli etkiledi ki, bir anda frenleyemediğim bir hisle “Sende kalabilir miyim?” sözleri dökülüverdi ağzımdan...

Çünkü kim ne derse desin aşk, sevgi, karşıdakinin karşılıklı gülümsemesi ardından bir anda her olayın, olgunun ta içine kadar girmeye sizi zorlar ve bir anda orada, o anda yani güzel başlayıp, kötü biten kâbus mu, rüyamı bilmem ama o anlarda kendimi buluveriyorum...

İşte o an sevgi ve aşk dürtüsüyle bir an açtığınız o Işık Kapısı’nda biraz daha fazla kalma isteği artar ve o anlaşılmaz duyguyla o anki ve sonrasında yaşanacakları düşünmeden o kapının ardında olduğunu sandığınız huzurdan kopmama isteği bir anda oluşur, 'Belki de aradığım ışık bu' diyerek..

Ve daha yeni tanışmış olduğunuz, karşınızdaki güzel dudaklarını öpme adına karşıdaki bakışların çıkardığı izinle kontrol dışı uzanan elinizle güneş sarısı, ay çiçek bakışıyla bir anda yaklaşıp, fısıldadığınız öpülesi kulakların duyduğu nefesin ateş gibi iki tarafı da yaktığını anlarsınız.

Gerçi çok klasik olacak ama bir duyguda 'dikkatli ol unutma modern dünya denen şu dünya sırtlanlar dünyası' der gibi.. Çünkü yaşam boyunca yaşadıklarınız dolayısıyla duygularınızın esiri olup, bir anda bilmeden, her zaman, ‘her an karşınıza insan kılığına girmiş olan sırtlanlara da hakaret ettiğini unutma' diyor o çok güvendiğiniz 6. hisleriniz..

Buna neden olan ise yani muhtemelen insanın seni seviyorum..' dedikten sonra bir anda hayatına girip, aydan bile görünen Çin seddi dahil yapıldığı gibi kalmayan, er, geç illa ki bir çatlak yönü bulunup sonrasında geçilemez denilenin o anda işgal edilip, talan edildikten sonra yakılıp, yıkılan kaleleri virane bırakıp, ardına bakmadan gidilen onca planlı kötülüklerin aklınıza gelmesindendir...

O yazıda anlatılmak isteneni biraz daha açmam gerekirse; Işık Kapısı’ndan içeri girildikten sonra yaşananlar, o an huzurlu ve huzurun bulaştığı ağaç, evdeki fincan, sazlar, hayvancıklar, uçuşan sinekler, daldaki dutlar kadar çok lezzetli ve hayalindeki cennet kadar güzel bir an..

Ve aynı zamanda o an insana huzur verirken bir anda alınan bilinmeyen, anlaşılmaz bir karar ile hepsinin bir anda yok olacağını da hesaba katmak gerekir kötü bir rüyadan uyanırmışçasına şok olmadan..

Ve yine 'Nihayet açıldı..' diye sevindiğin Işık Kapısı’nın bir anda yüzüne, kalbine kapanıp, tüm ortamı olmasa da kalbinin içinde olduğu hayatını karartacağını da unutmamak gerekir, diyerek bitirdiğim yazıma; 'Fakir Bey aşk varsa akıl yoktur' diye bir cevap geliyordu adeta arkasına bakmadan ve benim cumartesiyi pazara bağlayan bir gece daha uykusuz bırakan sabahın dördünü bulan yazımla vereceğim cevabımı beklemeden giden Selma Hoca’dan..

Yazarın Diğer Yazıları