B. İnan Özcan

'Keşke'ler, yeni başlangıçlar

B. İnan Özcan

Genç kızlar yeni öğrendikleri örgü işlerinde ne kadar hızlı mesafe kat etseler de akışı sekteye uğratan bazı yerlerde yavaşlarlar, afallarlar, nasıl yapacaklarına karar veremezler.

Mesela çorabın topuk kısmını örmeye sıra geldiğinde daha tecrübeli olanlara sorarlar. Tecrübeli olanlar topuk kısmını ördükten ya da nasıl olacağını gösterdikten sonra genç kız örmeye kaldığı yerden aynı ahenk ve hızla devam edebilir.

Hayatta da aynı çorabın topuk kısmı gibi akışı yavaşlatan sekteli anlar vardır. Bu anlar aksiyon ve karar anlarıdır. Buralarda çoğu zaman çorap ören kız kadar şanslı olmazsınız.

Çünkü insan hayati kararlarda yalnızlaşır büyüdükçe. Ve tüm geçmiş hazırlığınız ve konuyla ilgili donanımınız yardımıyla o eşiği geçmeniz, o eşiği aşmanız gerekecektir.

Bunun için cesaret etmek, sonra karar vermek, sonra adım atmak zor ama zaruridir. Eğer ki çekinir, ikileme düşer ve bir şey yapamazsanız o zaman işte başınıza mecazen de olsa bir çorap örülmüş  sayılabilir.

Karar vermenizi, cevap vermenizi tarih size emreder. Emre uymazsanız tarih üstünüzden geçer.

Beklenen cevabı verememek ve trenin hareket etmesi...

O anda yürüyen trenin ve titreyen yüreğin acı çığlığı yıllarca takip eder sizi.

İçinizde bazen bir köz olur, bazen bir sıkışma hali.

Yan yana gelmek istemediğiniz biriyle aynı nikahın şahidi olmak gibi motivasyonuzu aşağı çeken bir düşüş yaşanır da yaşanır.

Yürek burukluğu bunu en güzel anlatan isim tamlaması diyebilirim.

Bekleyenler neyi beklediğini bilmeliler.

Beklenenler de beklentilerine bakıp birilerinin onları beklediğini  bilmelidirler.

Meramımızı anlatmak konusundaki lakaytlığımız nelere yol açar bilinmez. Ama bu lakaytlığımız "keşke"lerimizi çoğaltan, "iyi ki"lerimizi azaltan büyük bir tesir mekaniğidir.

"Yapsam mı acaba, yapmasam mı?" ya da "nasıl yapsam acaba?"  şeklinde zihnimizde beliren kararsızlık içindeki yapmak arzusuyla yapmamak temkinliliği bir tahterevalli gibi başımızı döndürür, midemizi bulandırır. Ve zaman denen kesici biçici alet "aman" dememize fırsat vermeden hükmünü icra ediverir.

Yani özetle bazı durumlarda söylenecek söz söylenmeli, eylenecek iş eylenmelidir.

Temkinli olmak statik ile dinamiğin karşılaştığı andaki afallamanın bizi ittiği durumdur.

Adını koyamadığımız, hükmünü veremediğimiz anlarda vaziyet almak ya son sözün söylendiği anı ya da yeni bir başlangıcı doğurur.

Bu anlar insanın mahiyetini şekillendiren, geleceğine yeni bir form kazandıran anlardır.

Bu anlar gelecekteki fotoğrafımıza şekil kazandıracak arifelerdir.

Hayatınıza girecek bir fırsat, bir iş yahut hayatınıza girecek bir ortak bir eş...

Her ne derseniz deyin.

Giden trenin kaçırılan tren olması ihtimali, o trenin sirenine hüznü yerleştirir.

Bu ihtimal gerçekleşmesin diye yıllar boyu yapıp etmelerimiz, edindiğimiz donanım ve belleğimizde zapt ettiğimiz datamız o gün içindir.

Cesaretimiz ve avucumuza tükürüp "bismillah" diye kazmayı tutuşumuz o gün içindir.

Ve o gün sezgilerimizin, cesaretimizin ve inancımızın günüdür.

Gökyüzüne ok atıp okun düştüğü yere yurt kurmak gibi, ilk vuruşu kaderin başlattığı bir bilardodayız.

Bize düşen, topu ince görmek hesaplılığında karar vermektir.

Yazarın Diğer Yazıları