Kılıçdaroğlu, Alevi, 300 milyar Dolar

Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu, dün akşam sosyal medya hesabından yaptığı, 'Alevi' başlıklı açıklaması için kutluyorum.

O açıklamasında Kılıçdaroğlu, "Ben Aleviyim. Hak Muhammed Ali inancı ile yetişmiş samimi bir Müslümanım." dedi. 

Böylece, Türkiye'de özellikle yönetim kademesi söz konusu olduğunda kısık sesle söylenen 'Aleviyim' açıklamasını, ilk kez bir cumhurbaşkanı adayı, kamu karşısında yüksek sesle dile getirdi.

Böylece, memleketin, ilk kez bunu açık ve seçik dile getiren bir cumhurbaşkanı adayı oldu.

Bu durum şüphesiz, bir değişim isteğinin ayak sesleridir. 

Üstü örtülenlerin açık ve seçik ifade edilmesi arzusu olarak tanımlayabileceğim bu değişime ülke olarak ihtiyacımız olduğunu da altını çizerek belirtmek isterim.

***

Öte yandan, Kılıçdaroğlu'nu, 300 milyar Dolar açıklaması ve konuyla ilgili reklam çalışmaları için de eleştiriyor ve soruyorum...

- Kaynağı belli olmayan bir paranın temiz olduğuna nasıl ikna olacağız?

- Neden İngiltere'den kaynağı belli olmayan bir para aktarılıyor?

- Yine kaynağı belli olmayan bu paranın temiz olmadığına ikna olamayacaksak, bu siyaset anlayışının temiz olduğuna nasıl ikna olacağız?

- Bu durumun, Cumhur İttifakı ve onun lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, ülkeye Katar'dan sıcak para getirdi diye eleştirmekten farkı nedir?

- Para Katar'dan gelince kirli, İngiltere'den gelince temiz mi oluyor?

- Bu açıklama, "Bak parayı kirli Ortadoğu'dan değil de, Batı'dan getireceğiz" demek ise, Batı temiz algısı mı oluşturuyor?

- O Batı, yıllarca Türkiye'ye, Türk toplumuna başka başka konularda haksızlık etmedi mi?

- Temiz veya kirli algısını ne üzerinden kurguladınız?

- Türkiye'nin ayakta kalabilmesi için illa ki Batı ya da Doğu'ya mı yaklaşması gerekiyor?

- Dışarıdan para getirme vaadi yerine, "Öyle bir üretim yapacağız ki, şu kadar zamanki kârımız şu kadar milyar Dolar olacak." vaadi daha doğru değil mi?

Ve bütün bu sorulara bağlı olarak yaptığım çıkarımlar şunlardan öteye gidemiyor...

1. Seçmen, turnusol gibi birbirine benzeyen siyaset anlayışları ile ülkede iddia edilen gibi bir değişim olacağına inanmadığı için, muhalefeti iktidar karşısında güvenilir liman olarak görmüyor.

2. Seçmen, muhalefetten, iktidarın benzeri tavırlar değil, başta ekonomi olmak üzere sorunlarına çözüm bulan bir anlayış bekliyor. Özellikle ideolojik benzerlik ve farklılıklar üzerinden kurulan siyaset anlayışı seçmenin gözünden kaçmıyor, kaçmadığı gibi Cuma namazına giden bir Kılıçdaroğlu beklentisi olmadığından dolayı, bir önceki maddede ifade eylediğim gibi muhalefete inanmıyor. 

3. Bu tip birbirinin kopyası siyaset anlayışından dolayı seçmen kendisini zorunlu seçmeli ders gibi bir seçim sathında hissediyor, görüyor. Bu nedenle seçimden sonra da müthiş bir değişim değil, bir miktar rahatlama bekliyor.

4. Bu tip anlayışlar özellikle yeni nesle hiçbir şekilde hitap etmiyor.

5. Seçmenin gözünde seçim yarışı; vermeye değil almaya gelen vekillerin yarışı. 

6. Seçmen kendisi için çok da bir şey değişeceğine inanmadığı için, aynen partililer ve vekiller gibi kendi çapında bir fayda elde edebilir mi sorusunun yanıtıyla ilgileniyor.

7. Bu kafayla yüz seçim de geçse, köklü değişim söz konusu olmaz. Mevzu yönetim değişimi değil, zihniyet seçimi.

Yazarın Diğer Yazıları