Uzmanından cinsiyet eşitliğinde reklamların dönüştürücü gücü kullanılsın önerisi

- İstanbul Gelişim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Reklamcılık Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Seyra Kestel:- 'Toplumsal cinsiyet temsillerinin sorunlu olduğu alanlardan biri de reklamlardır. Yapılan araştırma, bu sorunları sayısal olarak kanıtlıyor. Reklamlar değişirse, toplumlar değişir. Bu yüzden reklamların dönüştürücü gücü kullanılmalıdır'

Uzmanından cinsiyet eşitliğinde reklamların dönüştürücü gücü kullanılsın önerisi
TAKİP ET Google News ile Takip Et

İSTANBUL (AA) - İstanbul Gelişim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Reklamcılık Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Seyra Kestel, toplumsal cinsiyet temsillerinin sorunlu olduğu alanlardan birinin de reklamlar olduğunu belirterek, "Yapılan araştırma, bu sorunları sayısal olarak kanıtlıyor. Reklamlar değişirse, toplumlar değişir. Bu yüzden reklamların dönüştürücü gücü kullanılmalıdır." dedi.

Üniversiteden yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen İstanbul Gelişim Üniversitesi, İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Reklamcılık Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Seyra Kestel, reklamcılığın toplumsal anlamda dönüştürücü ve etkileyici gücünün, hem markalara hem de reklam üreticilerine toplumdaki eşitsizlikleri azaltmak hatta ayrımcılıkları gidermek adına bazı sorumluluklar yüklediğini belirtti.

Kestel, 2020 yılında toplam 282 televizyon reklamı üzerinde yapılan Effie Awards Türkiye Televizyon Reklamları Araştırması'nı anımsatarak, televizyon reklamlarında kadın dış ses oranının yüzde 16, çalışan rolündeki kadın ana karakter temsiliyetinin yüzde 24, iş yerinde gösterilen kadın oranının ise yüzde 16 olarak belirlendiğini ifade etti.

Araştırmalarda, aynı zamanda erkeklerin, kadınlardan iki kat daha fazla çalışan rolünde yer alırken, kadınlara göre liderlik vasıflarında resmedilme oranının da daha yüksek olduğunu kaydeden Kestel, "Toplumsal cinsiyet temsillerinin sorunlu olduğu alanlardan biri de reklamlardır. Yapılan araştırma, bu sorunları sayısal olarak kanıtlıyor. Reklamlar değişirse, toplumlar değişir. Bu yüzden reklamların dönüştürücü gücü kullanılmalıdır." ifadelerini kullandı.

Seyra Kestel, kadınları geleneksel cinsiyet rolleriyle özdeşleşmekle bırakmayıp, bedenlerinin de tek tipleştirildiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Araştırmanın bir diğer sonucu, orta üstü kilodaki kadın ana karakter oranının yüzde 8 gibi düşük bir orana sahip olması. Medyada ve reklamlarda temsil edilen geleneksel cinsiyet rolleri ve kalıp yargılar kadar hiç temsil edilmeyen bireyler-gruplar da toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gidermedeki engellerden biridir. Ancak reklamlar, demografik ve sosyo-ekonomik kategoride neredeyse toplumun her kesimine ulaşmaktadır. Bu yüzden içerik üreticileri etik sorumluluklarını yerine getirmeliler. Cinsiyet eşitsizliğine sebep olan ayrımcılığın sadece Türkiye’de yayınlanan televizyon reklamlarında değil, dünya çapında da var olduğu görülüyor. Tüketim kültürünün en önemli aracı olan reklamlar, cinsiyetleri geleneksel kalıp yargılar ile kodlarken, bazı kimlikleri ve yönelimleri yok sayarak, toplumsal dönüşüm için gerekli olan görünürlük ilkesinden uzaklaşmaktadır."

Reklamların, toplumu etkileme ve dönüştürme gücü göz önünde bulundurularak cinsiyet eşitliğine duyarlı içeriklerle hazırlanması gerektiğini ifade eden Kestel, eşit temsil ve görünürlük ilkelerini benimseyerek reklam üretmenin daha adil ve eşit bir toplum için oldukça önemli olduğunu belirtti.

Bakmadan Geçme