Fakir Yılmaz

Seni okuyup, anlamayanlar oldukça nafile..

Fakir Yılmaz

Siz şu an bu yazıyı okuyup, ne anlatmak istediğini anlamaya çalıştığınız sırada üzerinizden uçağı, dağları aşmak için çabalayan TIR'ı, okyanusları aşmak için çırpınanın erkek olduğunu unutanlar, sizin güven içinde evinizde oturabilmeniz için caddede, sokakta dolaşan polisin, sınırları bekleyen askerin, büyük bölümünün kimler olduğunu düşündünüz mü hiç?

Belki de öbür dünya diye tabir edilenden önce yaşadığınız bu dünyada doğruyu, güzelliği, ahlakı anlatmaya çalışan, çalışırken yaşarlarken cehennemi yaşatılanların yani peygamberlerin  hepsinin de erkek olduğunu hiç akıl edemediniz... 
Hadi bunları geçelim de Ay'dan bile göründüğü iddia edilen Çin seddi gibi onca kaleyi, kuleyi, camiyi, kiliseyi yapan ve yıkanların da kadın değil, kadına olan sevgisi, sevdası yüzünden yıkanın erkek olduğunu söylesem sakın kadın düşmanı demeyin bana. 

Ana, bacı olan kadını seven, ona âşık olup onca yük yetmezmiş gibi onunla evlenip, eş diye namus deyip yaşamı boyunca onun mutlu olması için başında taşıdığı kadının da bir erkek gibi insan olduğunu ve bu dünyanın erkek ve kadının olduğu kadar tüm canlıların dünyası olduğunu ve hepsinin eşit şartlarda yaşaması için çabalayan bir insan olduğumu unutmayın. 
Ama! Erkeğin suçlandığı, katil ilan edildiği, tek suçlunun erkek değil onu tamamlayan kadının da hiç suçsuz olmadığı ölümler, boşanmalar, aile huzursuzlukları ya da evden, çizgiden çıkıp, başka alanlarda kendini bulması kadın ya da erkek diyerek geçiştirilmeyecek kadar önemli ve önemi anlaşılması gerekmez mi?

Bunca yaşanan ve gazetelerin manşetinden inmeyen, 3. sayfalarını kırmızıya boyayan haber ve yaşanan, yaşatılanlar... (?!)
Şimdi sormak isterim, hiç bir şey yaşanmamış gibi bir gün 'yaşandı bitti' deyip, çekip gitmek isteyenlerin çok olduğu şu yaşanılan sanılan dünya erkeği ya da kadını sağken öldürüp ardından hiç görülmeyen, var olup, olmadığı tartışılan ve “ancak gerçek anlamda öldükten sonra göreceksin” denilen öbür dünyaya işi bırakıp, gerçek insana cehennemi bu dünyada yaşatanlar...
Ve en büyük ölüm de nedir bilir misin?
Sevdim, seviyor sanıp, diye düştüğü aşk ateşinde yanan erkek veya kadın için... 

İşte en zor olanı da budur, senin yazdıklarını, yani içinde için için kanayan volkanın ateşiyle bir anda patlayıp, dışa vurması ya bir cinayetle  ya da bir yol ayrımıyla veyahut da kendi başına kala kaldığı anı hissettiren o duyguyla böyle yazmaktır, ‘seni okuyup mutlu olan kadın’ ya da erkek.
Peki ne yapmalı derseniz? “Bilmem.” derim.
Ben ise kaldığım yerden yeniden ayağa kalkıp, yürümek istesem de korkum odur ki; Fersiz bırakılan ayaklarımın beni değil, ağıran, tekleyen, kansız kalan kalbimi dinleyip yine ona doğru gitmesidir... 
Bu nedenle; En iyisi susup, asıl sevdiğime yapışıp yazmak ve yazarken rahatlamaktır derim işin sırrı.
Öte yandan kendimi olmasa dahi homurdanıp, önce deprem gibi titreten ardından patlayıp göklere saçtığı toz dumanla kimi nefessiz bırakıp, boğacağını bilmeyen bir yanar dağ misali dimdik tutmaya çalışırım başımı. “Oh be! Ne güzel öldürdüm.” diyerek ettikleriyle zafer kazandığını sanan kadın uzaktan izlediği aşık adama kıs kıs gülerek sevine dursun. 
Sana rağmen hala  ayaktayım kadın,  öldürdüğünü sandığın ben değilim, sana olan duygularım.
Nokta..

İşte 'Ne olacak bu yaşanılan, yaşatılanlar' diye bir soru sorduğum soruyu 'Seni anlamak için en azında bir saatlik seans gerek diye cevaplayan kadın, erkek ilişkilerine para ile bakan ilişki uzmanı hanımefendi...

Velhasıl, hasbelkader gelen bir soru üzerine bir soru üzerine verdiği cevapla bir erkeği deli eden kadın tipinden herhangi biri olan sen ve senin gibi, seni okuyup, seni anlamayanlar oldukça ne anlatsan nafile... 

Dip not: Sorum üzerine gecikmeli cumartesi bu son yazıma yinede ilham olan 'ilişkiler uzmanı' hanımefendinin ilhan olduğu yazımı okuyup, bana gönderdiği ikinci cevap notu: Keşke golü bana atmasan, seni anlamam için hikayeni baştan dinlemem lazım dedim. Yazarak da olmaz diye vurguladım..

Yazarın Diğer Yazıları