Madenci Mahallesinde Selvi Hanım vardır. Bütün mahalleli hatta tekmil vilayet tanır onu. Selvi Hanım o taraflardaki bütün hovardaların hararetini söndüren, testosteron sahibi bilumum erkeğin başını döndüren namlı bir kadındır. Nerden baksan...
Hem zor hem de çekici olan şeyler... Önce çekiciliğiyle bir çekici gibi asılıp sokar sizi içine sonra zorluğuyla kuşatır. Aynı bir kalenin dört yakadan kuşatılmış olması gibi, kendi kendini işgale davet eden bir kale kumandanı gibi hissettirir...
Günün belirli saatleri arasında bir işle vazifelenmek o işin gerektirdiği mesaiyi, o işin gerektirdiği beden ve zihin meşguliyetini o zamanlar içerisine hasretmek, bunun sonucu doğal olarak da mesai dışı zamanda fiziki ihtiyaçlarınıza ve...
Ufukta bir otomobil var. Koyu renk bir Clio sanırım. Otobüs hala yok görünürde. Clio önüme kadar geldi. Yağmurda asfalt ışıl ışıl. Arabalar da ona keza. Giden araç daha çok, gelen araç daha az. Kime göre, neye göre, değil mi şimdi. Giden...
Hayattaki tek dayanağı olan eşinin vefatıyla yalnız kalmış, pervasız kişiliği, nobran tavrı, başkalarından farklı önemseyişleri ve itiraf etmediği yenilmişlikleriyle şehirde tutunamamış, yaşı da 70'i devirince beraberinde sağlığına...
Derler ki yol insanı terbiye eder. Doğrudur. Çünkü insan arz üstünde yola düşünce daha önce öğrendiklerinden farklı insanları, eşyaları, durumları, müşkülleri tanır ve onlarla yüzleşir. En son aşamada da sınanır. Yer değiştirmek...
Kaplumbağa da demiş ki belediyenin emlak memuruna; "Sabit bir ikâmetgahım olmadığı için emlak vergisinden muaf olmam gerekir." Dünyayı karavanıyla şehre uğramadan ve kırlardan kırlardan dolaşanların bilmeden öykündüğü, home-ofis...
Hem "Bizi bizden alır" diyorsun bir de üstüne "Bizi biz yapan" diyorsun. "Bizi bizlikten alıp giden şey hem nasıl bizi biz yapsın, bir tezatlık yok mu bu lafta?" diyebilirsiniz ama yoktur. Bizi bizden alması bizi kozamızdan çıkarıp büyütmesinden...
Mantık ve duygu birbirini tekzip eden, birbirini iten iki ayrı kutuptur. Birbiriyle zıt olan sonuçlar doğuran kararlara vesile olurlar. Bu ikilinin bir zihinde ahenk oluşturması ve bir meclis kurması mecburiyeti ve mahkumiyeti iki zıt kavram arasında...
"Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar Evler, çocuklar, mezarlar çizerek dünyaya Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı Bakıp kapatıyorlar Geceye giriyor türküler ve...
İşletme yönetimi dersinde hocamız espri olsun diye ama yedinde bir gerçeği de bize duyurmak maksadıyla, 'Otomobiller ikiye ayrılır Mercedes ve diğerleri" derdi. Ben de şimdi hocamıza heveslenip "Öğretmenler ikiye ayrılır: köy öğretmenleri...
"Bir zamanlar bir paşa kızı varmış. Paşababasının konağının cumbasında güneşlenir, elma soyar yermiş. Yediği elmaların kabuğunu da camdan seğirtip aşağı atarmış. Aşağıda duvarın dibinde bir fukara kızcağız varmış. Elma yemeye...
Kış mevsiminde akşam sokaklar daha çabuk boşalıyor. Dışarıda geçirilen vakit, zaruretten dolayı bir vakit geçirme doğal olarak. Herkes işini, mesaisini, alışverişini halledip evine atıyor kendini. Ev çünkü sığınağı, barınağı,...
Şımarıklık insanın özgüveninin üst noktada olduğu ergenlik çağının alameti fabrikasıdır desek yeridir. Sadece akıl baliğ olmayanların üzerinde güzel duracak olan bir urbadır ki kimse bu urbayı hayat boyu giyemez. Belli...
Kırsalda bakkal dükkanları daha bir renkli olur. Hem bakkal, hem hırdavatçı, hem züccaciye, hem mefruşatçı, hem eczane artık ne derseniz deyin. Şehre gitmenin güç oluşu kırsaldaki bakkala her ihtiyaçtan iyi kötü bulundurma mecburiyeti getirmiştir....
Genç kızlar yeni öğrendikleri örgü işlerinde ne kadar hızlı mesafe kat etseler de akışı sekteye uğratan bazı yerlerde yavaşlarlar, afallarlar, nasıl yapacaklarına karar veremezler. Mesela çorabın topuk kısmını örmeye sıra geldiğinde...
Tokadı yedikten sonra üst kattakiler duymasın diye ağlamaması için azarlanan kadınlar... Şikayet etmemesi için en hafif tabirle tembihlenen, mutluluğu kendinde görmek umudunu hepten yitirip o mutluluğu evladında görmekle yetinen kadınlar......
İnsanın kendine dışarıdan bakması zor bir iştir. Bu işin hakkından gelmek erdemli insana has bir iş zaten. Kendine dışarıdan bakabilmek akla hayale gelmeyen olağanüstü bilgiler verir insana. 'Meğer kazın ayağı öyle değilmiş.”...
Topluma yön veren değişim tepeden inme bir şekilde ve toplumun ağırlık dinamikleri gözetilmeden yapıldığında toplumun bu cereyandan kötü etkilendiği, sindirilmeden bünyeye dahil edilen bir gıda gibi türlü olumsuzluklara yol açtığı meyanında...
Memleket insanı sosyal hayatında modernliği ve gelenekselliği aynı anda ve bölük pörçük taşıdı hep üstünde. Bunda demografik ve kültürel geçirgenliğin en yoğun olduğu bir coğrafyada olmamızın payı çok büyük. Böyle bir geçirgenliğe...
Gündelik hayatın koşturmacası içinde ayağımıza geçiriverdiğimiz hafif, samimi, laubali terlikler... Bizi umursamaz bir şekilde taşıyan, fanilikle dalga geçen terliklerimiz... Denize girerken sahilde bıraktığımız sonra yüzerken dalga marifetiyle...
Sürekli kendini tekrar eden bir devinim, sürekli tempolu bir koşuşturma hali, sürekli yarım kalan işin yarına sarkması sonucu yarına bağlanan bir süreklilik esareti... Gitmeler, gelmeler, kopmalar, düşmeler... Yetişme gayretleri hep telaşlı...